Samet Memiş


Gelin ve Rüşvetin Gölgesindeki İtibar: Antalya’da Bir Skandalın Anatomisi

Rüşvet soruşturmasında MASAK raporları, banka dekontları ve kamera kayıtlarıyla güçlü deliller ortaya kondu.


Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, 5 Temmuz 2025 günü sabah saatlerinde Konyaaltı’ndaki evinden gözaltına alındı. Ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Aynı operasyon kapsamında eski gelini Zeynep Kerimoğlu ise adli kontrolle serbest bırakılırken, oğlu Mustafa Gökhan Böcek’in ise yurtdışında firari olduğu belirtildi. Tespit edildi. İlki, 2024 yerel seçimleri öncesinde Mustafa Gökhan Böcek’in iş insanı Yusuf Y.’den seçim kampanyası için 25 milyon TL talep etmesi; bu talep karşılanamayınca 8,5 milyon TL’lik araç giydirme faturasıyla anlaşma sağlanması oldu. 

İkinci ciddi iddia ise, 2025 Şubat ayında boşanma sürecinde olduğu eşi Zeynep Kerimoğlu adına 30 milyon TL değerinde dubleks ev alınmasıdır Bu ödeme de iş insanı Yusuf  Y. tarafından üç taksitte yapıldı.

Burada en tartışmalı nokta, belediye başkanının oğlunun şahsi meselelerinin “kamusal çıkar” üzerinden rüşvete dönüştüğü iddiasıdır. Bir taraf düğün, boşanma masraflarının sonuçlarını konuşurken; diğer taraf da, “25 milyon TL… 8,5 milyon TL… 30 milyon TL” rakamlarının alışılagelmişin çok ötesine geçtiğini söylüyor. Toplamda 38,5 milyon TL’lik bu menfaatle kamu vicdanı büyük sarsıntı yaşadı .

Olayın merkezinde CHP’li bir büyükşehir belediye başkanı var. Bu, skandalı salt bir kişisel kriz olmaktan çıkarıyor. Çünkü adının geçtiği kurumsal imajın temizliği ve partinin politikaları da sorgulanmaya açılıyor. Bir kamera kaydında, oğlun “ofiste seçim için” para talep ederken görülmesi; rüşvet algısını somutlaştırıyor, bir tür kurumsal yozlaşma görüntüsüne dönüşüyor (MASAK raporları, banka dekontları ve HTS kayıtları böyle bir suça ışık tutuyor) 

Ancak unutmamak gerekir ki, hukuki süreç başlıyor ve tüm iddialar netleşmedi. Şüphelilere isnat edilen suçlama, “rüşvet”tir ve etkin soruşturma sonucu elde edilecek somut hukuki bulgular süreci şekillendirecektir. Şu aşamada iddiaların doğruluğu veya yanlışlığı mahkeme sürecine bağlı. Yine de sosyal medyada ve kamuoyunda “yolsuz belediyecilik” yaftası hızla yerleşti bile.

Hal böyleyken, Antalya halkı hem ekonomik kaygılar taşıyor hem de siyasetin temizliğini sorguluyor. Bir belediye başkanı rüşvetle suçlandığında, şehrin kaynakları kadar sözünü verdiklerinin de “rant” uğruna harcanmış olabileceği şüphesi ortaya çıkıyor. Kentin kredisi düşüyor, itibar zedeleniyor.

Bu noktada iki soruma hepimiz cevap aramalıyız: Birincisi, “Demokrasiye gönül veren seçmenler, suçlama sabitlenirse Beşiktaş’taki parti tükenişine bir halka eklenmiş kaygıyla mı bakacaklar?” İkincisi ise, “Belediyecilik bir hizmet işi değil de rant kapısı olarak mı algılandı artık?”

Sonuç olarak, Antalya saatli bir bomba gibi bekliyor. Hukuki süreç şeffaf ve hızlı yürütülmeli. Kamu da, siyasiler de “hesap” dönemini unutmamalı. Çünkü güven bir memleket meselesidir.

Gazeteci / Samet Memiş